29 Nisan 2010 Perşembe

23 nisan kutlu olsun :) sevinin küçükler, gezinin büyükler :))))

Rotamız yine İzmirdi :)
Cuma öğlene kadar dünya tatlısı yeğenimiz Rüzgar'ı yedikten sonra her zamanki gibi programsız olarak yola çıktık.
Cunda'ya mı, Gümüşlük'e mi, Çeşme'ye mi gidelim derken deniz havası olmadığına karar verip rotamızı çoktandır merak ettiğimiz sardes harabelerine doğru çevirdik

gymnasium


tarihi sinagog


sardes artemis tapınağı

Sardes'dan çıkışta nereye gidelim diye haritamıza bakarken Pamukkaleye gitmeye karar verdik ve yol üzerinde dokumalarıyla ünlü Buldan kasabasına uğradık. Buldan dokumasının merkezine gelmenin heyecanıyla alacaklarını düşünen ben hayal kırıklığına uğramadım desem yalan olur, sanırım en güzelleri direk İstanbul'a gelip çok daha pahalıya satılıyor. Tabi ben güzel bişeyler bulucam diye dükkanlar arasında mekik dokurken fotoğraf çekmek aklımın ucundan bile geçmedi :(

Akşama doğru Pamukkaleye varabildik ve ilk karşılaştığımız görüntünün çok etkileyici olduğunu itiraf etmem gerekir. Bana nedense Pamukkale hep çok şişirilmiş ve birkaç travertenden ibaret biyer gibi gelirdi, çok yanılmışım.


Pamukkale'nin Türkiyedeki tek 24 saat açık ören yeri olduğunu biliyor muydunuz? Biz bilmiyorduk ve tabi ki öğrenince bu fırsatı kaçırmayalım dedik. Işıklandırılmış travertenlerde romantik bi gece yürüyüşü yaptık. Tek problemimiz ayaklarımızın donması ve çok çok acıması oldu, ama olsun böyle bi fırsat bi daha ele geçmez.


Ertesi sabah kalktık ve travertenlerin üst tarafındaki Hierapolis antik şehrini gezmeye başladık, işte asıl etkileyici ve beklenmeyen buydu bence, hiç bu kadar büyük ve etkileyici bişeyle karşılaşıcağımı beklemiyodum, Efes'le yarışabilecek güzellikte, yolunuz düşerse kaçırmayın derim.






Hierapolis çıkışı yol üzerinde Laodikeia antik şehrine uğradık, kazılar devam ediyor, şimdilik çok bişey olmasa da bi 10 -15 yıl sonra çok daha güzelleşeceğini umarak yolumuza devam ettik.
Ve son durağımız 15 sene önce gittiğim afrodisyas'dı, çok gelişmiş ve güzelleşmiş buldum ama orda da daha orataya çıkarılmamış çok şey var, buraya da 15 yıl sonra tekrar gelmeya karar vererek tekrar yollara koyulduk.



Çeşmeye gitmek üzere çıktığımız yolda artık pestilimiz çıkınca geceyi izmirde geçirmeye karar verdik, bu sayede gece uykusunun arasında Rüzgar'ı birazcık daha yiyebildik :)))

Pazar çeşmeye gidip kumrularımızı, dönüşte İzmirde Rüzgar'ı yedikten sonra akşam İstanbul'a evimize geri döndük. Sevgilim bence buz gibi olan havada denize girdi ama benim için deniz bir sonraki izmir tatiline kaldı.

Bu tatilde yine müze kart ve bu müthiş kartı sunan kültür bakanlığı sayesinde rahat rahat gezdik :)))



1 yorum:

vintage peony dedi ki...

Çok kültürlü bir gezi olmuş :)

Yorum Gönder